Memleket Gülüm! Sebahattin Çelebi Senin saçların Yıldızlar Ülkesi’nden almıştı rengini… Aydede sana masallar anlatırdı, pencerenin kenarında… Tenin, Anadolu’dan almıştı
Continue reading »
Memleket Gülüm! Sebahattin Çelebi Senin saçların Yıldızlar Ülkesi’nden almıştı rengini… Aydede sana masallar anlatırdı, pencerenin kenarında… Tenin, Anadolu’dan almıştı
Continue reading »SEBAHATTİN ÇELEBİ İyi bir Hıristiyan’dı. İlahiyat Fakültesi’ni okumuş ve kendisini İsa’ya adamıştı. Onun gibi sade, münzevi bir hayatın düşlerini kurmuştu.
Continue reading »Bugün bir başkayım… Vakit; güzlerden kalma bir güz… İçimde bozkırlar yanıyor… En ılıman, en kırılgan yanlarım yaralanmış şimdi. Uzaklaştıkta uzaklaşıyor
Continue reading »Ümidini yitirme. Hayat her şeye rağmen güzeldir. Bazen hükümdar olmak için bir kuyunun dibinde sabretmeyi ve tevekkülü öğrenmen gerekebilir. Oraya
Continue reading »Karlar altında kalışımızın, hüzün kuşağımızın temmuzudur bu. Titreyen yanlarımızı.. acılarımızı ve hayata dair bütün yaşadıklarımızı sorgulayışımızın mevsimidir… Yanlışlarımızı.. günahlarımızı yatırıp
Continue reading »En çocuksu yanlarımla, isyan kuşaklarındayım şimdi… Şehirleri kuşatan yalnızlıklarla.. ve kaldırımda kalan kokunla başbaşayım şimdi… Hayalinle başbaşayım… İçimde bir eşkıya
Continue reading »Bir fırtına bil beni… En kindar okyanuslarda savrulduğunda, meltem bil. Bir yağmur… Bir yağmur sonrası ıslaklığı… Bir yanını yıkan anne
Continue reading »Kırılgan yanlarımıza dokunuyor hüzünler…
Öylesine yalnız..
öylesine tutkusuz..
ve öylesine bezgin duruyoruz ki!
Sana varıncaya kadar..
seni duyup, seni hissedene kadar…
En umulmaz yorgunlukları yükledik omuzlarımıza.
Ve anladık ki, her şey boşunaymış.
Boşunaymış sensiz sevdalar…
Boşunaymış rüyalar…
Hatta uykular bile.. Seni hatırlatmayan.. seni hissettirmeyen uykular da boşunaymış…
Belleklerimizi yutuyormuş kitaplar. Ruhumuzu çalıyormuş şarkılar. Ve bizim aşk bildiğimiz; nefret artığı bir şeymiş meğer… En yalancı sevdalarda, çırpınıyormuş içimizde bir berduş… Meğer kadehler, kanımızı içiyormuş.
Analarımızı doğuruyormuşuz, farkında olmadan… Hani bir dolunay gibi kaybolup giden analarımızı…
“Keşke”ye hüküm giymiş cümlelerimizi, çekip derinliklerinde yutuyormuş pişmanlık okyanusları…
Binbir tedirginliğin ertesinde, anlıyoruz ki; boşmuş senden ötesi!
Hayalmiş!
Hiçmiş!
Rüyasız kuyularmış senden ötesi… Açlıkmış, yoklukmuş, kıtlıkmış… Saraya sultan olma, köle pazarında satılmaymış… Paralatmakmış sevda gömleklerini üzerimizde…
Senden ötesi; Mısır’mış, Kenan’mış…
Senden ötesi; Züleyha’ymış!
© SEBAHATTİN ÇELEBİ | celebi@celebi.de
Continue reading »Sokakların hayasız yüzüne vuran bu rüzgarlar, sert esmeye başladı gayri… Onlar bizim rüzgarlarımızdı… Kadıköy vapurunda, saçlarımızı okşuyorlardı… Havalar böyle değildi
Continue reading »SEBAHATTİN ÇELEBİ Hasta bir evlat sahibi olmak çok zordu. 17’sindeydi Ali’si. Pehlivan gibiydi. Ama amansız bir hastalık yakasına yapışmış, bir
Continue reading »